Morgue Sokağı Cinayeti
Çözümleme diye adlandırdığımız düşlünce gücünün kendisi çözümlenmeye pek elverişli değildir. Onu sadece, vardığınız sonuçlarla değerlendirebiliriz. Bildiğimiz bir şey de şu: Çözümleme gücüne aşırı derecede sahip olmak, insanoğlu için her zaman gerçek bir tat kaynağıdır. Güçlü bir adam nasıl vücudu ile övünür, adalelerini çalıştıran hareketlerden hoşlanırsa, çözümleyici de karmakarışık şeylerin içinden çıkmaya çalışarak kafa yormaktan hoşlanır. Yeteneğini göstermesine yarayacak en saçma işlerden bile tat alır. Bilmecelere, bulmacalara, anlaşılmaz yazılara pek düşkündür; bunları çözerken o derece beceriklilik gösterir ki, alelade kimselere doğaüstü bir iş yapıyormuş gibi gelir. Yöntemli düşünceyle vardığı sonuçların havasında, gerçekten de bir içe doğmuşluk vardır. Bu çözümleme yeteneğinin canlanmasına, herhalde matematiğin, hele onun en yüksek kolu olan ve karışık işlemleri var diye –adeta değerini artırmak içinmiş gibi– yanlış olarak analitik dediğimiz çeşidinin çok etkisi vardır. Gene de, aslında hesaplamak, çözümlemek demek değildir. Örnekse, bir satranç oyuncusu hiç çözümleme yapmadan bazı hesaplamalar yapar. Şunu da söylemeli: Satranç oyununun düşünce üzerindeki etkileri çok yanlış anlaşılmıştır…